Üniversitemize
isminin verildiği Erciyes Dağını tanıyalım…
Kayseri’nin 25 km güneyinde yer alan, sönmüş
volkanik bir dağdır. Adını Roma İmparatorluğu zamanımda eski Yunanca "Argaeos" kelimesinden alan Erciyes Türkiye'nin en güzel ve görkemli dağlarından birisidir.
Kapadokya'nın antik bölgesi içinde yer alan Erciyes, 3917 metre yüksekliği ile
İç Anadolu'da ki en yüksek dağ olup, Toroslar'ın güney uzantısı olan Anti-Toros
Dağları'nın en yüksek zirvesi olarak kabul edilir ve Avrasya’da ki Alp kuşağına
aittir. Erciyes, Bulutları delen zirvesi, tepesinden eksik olmayan karı ve
insana ilahi duygular sunan azametiyle Kayseri'nin kalbi gibidir.
Ünlü gezgin ve coğrafyacı Strabon, Geographika eserinde zirvesinin
hiçbir zaman kardan arınmadığını ve açık bir günde zirvesinden Karadeniz ve Akdeniz'in görülebildiğini yazmıştır. Günümüzde zirvesinin sadece kuzey
yamacında bir buzulu kalan Erciyes'in zirvesinden Dünya'nın yuvarlaklığı sebebi
ile Akdeniz ve Karadeniz'i görmek mümkün değildir.
Jeologlar, Erciyes'in tarihini 20
milyon yıl öncesine kadar götürürler. Yapılan araştırmalara göre, bugünkü dağ
ve çevresi 20 milyon yıl önce denizle kaplıydı. Zamanla yer kabuğundaki
çatlamalar sonucu deniz çevresindeki kara parçaları oluştu ve çevre göl halini
aldı. Bu iş için milyonlarca yıl geçti ve nihayet 15 milyon yıl kadar önce, bu
gölde volkanik patlamalar oldu. "Neojen Dönemi" adı verilen bu
devrede meydana gelen bu patlamalar, gölün ortasında bugünkü Erciyes’ten 400
metre daha yüksek koni şeklinde bir dağın oluşmasına sebep oldu. Tepede bulunan
krateri iki baca beslediği için, buradan fışkıran lavların iri parçaları göl
içerisinde tortullaşarak yeni bir tabaka; ince toz parçaları ise dağın
100 km ötesine kadar savrularak buralarda kül yığınları meydana getirdi.
Bu durum, bugünkü Kayseri’nin
çevresindeki bulunan taş ocaklarının teşekkülüne ve Göreme çevresindeki Peri
Bacalarının oluşmasına ve özellikle de bims dediğimiz krater küllerinin çevrede
büyük kütleler halinde bulunmasına sebep oldu. Tomarza ve Develi bölgesindeki
bims yatakları, Cırgalan, Güzelyurt, Gesi çevresindeki taş ocakları, Ürgüp ve
Göreme’deki rüzgârın aşındırarak oluşturduğu Peri
Bacaları, Erciyes Dağı’nın bu
dönemde püskürttüğü lav ve küllerin sonucu meydana geldi.
Dağ daha sonra yeniden faaliyete
geçti. Bunun tarihi de takriben, 2 ya da 2,5 milyon yıl önceye rastlar. Bu yeni
volkanik hareket, Ali Dağı, Yılanlı Dağı, Beşparmak Dağını meydana getirdi. Bu
dönemdeki patlamalarda küçük taş parçaları dağın etrafındaki volkanik tepelerin
oluşmasını sağladı. Artık çevre, tamamen kara parçasıdır. Sular çekilerek
oluşan arazinin tek bekçisi ise Erciyes'tir.
Erciyes Dağı, bu ikinci
hareketinden sonra derin bir sessizliğe büründü. Bundan takriben bir milyon yıl
önceye rastlayan bu dönem buzul çağıdır. Erciyes’i de kalın bir buzul tabakası
kapladı. Erciyes dağının meydana gelişini böylece anlatırken, onun üçüncü defa
ateş püskürttüğü ve bunun da oldukça yeni olduğunu söylerler. Bu konuda en
önemli kaynakta Miladi takvimin başlangıç dönemine rastlayan yıllarda
Kayseri’ye gelen Strabon adında bir coğrafyacı, Erciyes dağında kızgın ateş
bacalarının bulunduğunu buradan geceleri lavların çevreye ateş yağdırdığını
söyler. Araştırmacılar, bu söylenenlerin doğru olduğunu Erciyes'in volkanik
yapısının bunu gösterdiğini ifade ederler. Bu dönemdeki püskürtmeler sonucu
Büyük ve Küçük Kızıltepe’ler meydana gelir. Artık ''Sönmüş bir Volkan'' ya da
''İhtiyar bir Yanardağ'' olarak adlandırılan Erciyes ilk harekete geçtiği
dönemin izlerini tamamen kaybetmiştir. İlk bacalar şimdiki iki büyük zirvenin
bulunduğu yerde kaybolmuş ve dağ bugünkü şeklini üçüncü ve son faaliyet
döneminde almıştır. Dağın, ilk oluşumundaki yüksekliğinden de takriben 400
metre kaybettiği sanılmaktadır. Bu durumun dağın tek bir volkan yerine çeşitli
volkanlardan meydana gelen bir ''volkanlar topluluğu'' oluşundan kaynaklandığı
ayrıca işaret edilmektedir. Günümüzde, heybetine rağmen cazip görünüşü,
büyüleyici silueti Kayseri’yi kucaklayan ihtişamı onu tabiattan çok Kayseri'nin
vazgeçilmez tek sembolü haline getirmektedir. Üzerine yazılan sayısız şiir de
bunun en güzel göstergesidir.
Kayseri’nin MÖ
4000’lere uzanan tarihi içerisinde hüküm süren Hitit, Frig, Pers, Kapadokya,
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının tamamında Erciyes şehrin
ve bölgenin sembolü olmuştur.
Esen kalın...
www.instagram.com/erutopiaa
www.youtube.com/channel/UCvVx-e6GLdn5N4Go4T9NR4g
Yorumlar
Yorum Gönder