Herkese merhaba.
Bu yazımızda sizlere Erciyes Üniversitesi Tıp fakültesi başta olmak üzere Kayseri'de ki birçok esere ismi verilmiş olan Selçuklu hükümdarlarından 2. Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Hatundan bahsedeceğiz. Kendi isteği üzerine inşa edilen şifahane bugün dünya üzerindeki ilk tıp fakültesi olarak kabul edilmektedir. Bu denli önemli bir yapıya ismini veren Gevher Nesibe Hatunu birde bizden okumanızı tavsiye ederiz. Keyifli okumalar dileriz.

Selçuklu
hükümdarlarından 2. Kılıçarslan’ın kızı Gevher
Nesibe Sultan, saray başsipahisine (ordu komutanına) gönül verir, ancak
bu evliliğe Gevher Nesibe Sultan’ın ağabeyi hükümdar 1. Gıyaseddin Keyhüsrev
karşı çıkar. Hükümdarın savaşa gönderdiği başsipahi savaşı kazanır ama yaralı
olarak döner ve bir süre sonra da ölür. Bu olay sonrasında Gevher Nesibe Sultan
üzüntüsünden verem hastalığına yakalanır. Kız kardeşinin durumunu
öğrenen I. Gıyaseddin Keyhüsrev onu ölüm döşeğinde ziyaret eder. Büyük bir
pişmanlık içinde özür dileyerek, ondan son dileğini sorar. Gevher Nesibe
Sultan, ağabeyine şu vasiyette bulunur:
“Ben çaresiz bir derde düştüm. Kurtulmam olanaksız. Hiçbir hekim
derdime çare bulamadı. Ben artık ahiret yolcusuyum. Eğer dilersen, benim
mal varlığımla benim adıma bir şifahane (hastane) yaptır. Bu şifahanede bir yandan
dertlilere şifa verilirken, bir yandan da çaresi olmayan dertlere çare aransın.
Hem sözlüm kumandanın yaralarını, hem de benim gönül yaramı çekecek
olanları iyileştirsin. Bu şifahane ünlü hekim ve cerrahlar yetiştirsin. Burada
kimseden bir kuruş para alınmasın. Burası benim adıma bir vakıf olsun.”
1. Gıyaseddin Keyhüsrev bu vasiyetten çok duygulanır. Kız kardeşinin hastalığına
kendisinin neden olmasından dolayı büyük üzüntü duyar. Çünkü Gevher Nesibe, Babası Kılıçarslan’ın ona yadigarıdır. Sarayın baş tacıdır. Ağabeyi Gıyaseddin
Keyhüsrev yetim kardeşini kırmaz. Bu hastalıklı kızcağızın gönlünü
yapmaya, duasını almaya bakar. Gevher’in de ne inci mercanda
gözü vardır ne de dantel fincan arar. Islanmış şekere dönen soluk
cildine bakmaz, meydanlara çıkmayı arzular. Ona; “Kılıcı bu incecik
bileklerinle mi tutacaksın, üç basamak çıkınca kesiliyorsun, günlerce at
üstünde nasıl duracaksın?” demek gerekir ama ağabeyi böyle bir şeyi
kesinlikle yapmaz, duygulu kardeşini hoşça tutar.
Gevher
bir sultan kızıdır, önüne nefis yemekler, körpe meyveler dizilir. Ama o,
Sahra’da aç koşturan gençleri düşündükçe iştahtan kesilir.
Odası aydınlık ve sıcaktır, oysa bozkırın ayazında titreyen erleri
anımsadıkça çıldırası gelir. Bir ara cepheden öyle çok yaralı gelir
ki sarayın koridorları revire döner. Ne yazık ki gazilerin çoğu
hekim yüzü görmeden ölür, elbiseleri ile defnedilirler. Gevher
Nesibe, sabahlara dek acı çeker: “Neden bizim usta cerrahlarımız yok? Hem
bin derde deva bulan tabiplerimiz nerede?” diyerek kendini hırpalar.
Gıyaseddin Keyhüsrev onun son dileğini yerine getirir
ve 1204’te anısına Kayseri’de ünlü Şifaiye Gıyasiye medresesinin
yapımını başlatır. Şifahane iki yılda tamamlanarak 1206’da hizmete
açılır. Gevher Nesibe Hatun, medrese içinde yer alan türbeye gömülür. 12.
yüzyılda yaşayan Gevher Nesibe’nin özellikle tarihi ve ilmi değeri çok yüksek
olan bir eserin yapımını vasiyet etmesi. Kendisinin sahip olduğu ileri
görüşlülüğün çok önemli bir örneğidir.
Yaptırılan
medrese 13. yüzyılda hem kervanları ağırlayan bir konaktır hem de
ilim yuvası olur. Bu medrese, yapıldığı tarihten günümüze kadar Gevher Nesibe
Şifahiyesi, Kayseri Darüşşifası, Şifahatun Medresesi, Kayseri Maristanı,
Darüşşifa Medresesi, Çifte Medrese, Çifteler, Gıyasiye, Kayseri Tıbbiyesi gibi
türlü adlarla anılmıştır. Şifahanenin doğusuna, daha sonra Gevher Nesibe
Sultan’ın ikinci kardeşi İzzettin Keykavus tarafından 1210-1214 yılları
arasında tıphane (Tıp medresesi) yapılmıştır. Bu çift yapının 1890 yılına dek
amacına uygun biçimde kullanıldığı bazı kaynaklarca belirtilmiştir.
Adından
da anlaşılacağı gibi yapı, 280 m2 alanı kaplayan iki bölümden
oluşur. Her iki bina açık avluları ile tipik Selçuklu plan şemasına sahiptir.
Yapılardan birinin avlusu diğerinden büyüktür. Batı bölümde şifahane, doğuda
tıp medresesi bulunur.
Gevher
Nesibe Şifahiyesi ve Medresesinde Selçuklu hükümdarı Alaattin
Keykubat’ın sağlık nazırı Ekmeleddin de hocalık yapmıştır. Ünlü
Türk hekimlerinden Ebubekir Gazanferî, Ali Şinasi, Ebu Salim, İbni Kübra,
Yakubî, Şücaeddin Ali Bin Ebu Tahir, Seyit Samet, bu medreseden
yetişmişlerdir. Gevher Nesibe Şifahiyesi günümüzde Erciyes Üniversitesi
Tıp Tarihi Enstitüsüne tahsis edilmiş, 14 Mart 1982’de Tıp Tarihi Müzesi
olarak hizmete açılmıştır.
Bizleri aşağıdaki hesaplardan takip edebilir, aklınıza takılan merak ettiğiniz soruları yönlendirebilirsiniz. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.
Esen kalın...
www.instagram.com/erutopiaa
www.youtube.com/channel/UCvVx-e6GLdn5N4Go4T9NR4g
Yorumlar
Yorum Gönder